14 Şubat 2012 Salı

Hatırlamalı insan

Aklımda yazmam gereken şeyler var, korkuyorum çünkü unuturum diye. Aklımın almadığı vicdanımın kaldıramadağı şeyler yaşıyorum bu ülkede ve geriye dönerek not düşmek istedim kendime. Yazıda izleyeceğim yol genelde insanların başına gelen ve hayatlarını ellerinden alan olaylar ve geride kalanların tepkileri, eylemleri, söylemleri, kini, insanlıkları üzerine olacak ve hayli de uzun olabilir tek seferde okumak için, hem içiniz de el vermeyebilir, yazı tümüyle Farid Farjad dinlenerek yazılacaktır.

28 Aralık 2011 akşamı Şırnak, Uludere'de 34 insan hayatlarından oldu yarısından fazlası çocuk yaşta, ertesi gün öğlene kadar haber yapılmadı. Öğrendik ki insanlar kendi köylerine 2 km mesafede uçaklarla bombalanmışlar, öldürülmüşler. Devlet insanlarını öldürüyor, üzerlerine bomba yağdırarak. Bu ölümlere insan nasıl üzülmez, yani ilk doğal tepkisi niçin içinin acıması olmaz. İnsan ölümünden üzüntü, gam, acı duymadan önce, "onlar da şöyleymiş", "kaçakçılık yapıyormuş", "sınırı kaçak geçiyormuş" gibi tepkiler nasıl verilir, bu vahşilikle öldürülen insanların kim olduğunun ne önemi vardır, geçimlerini nasıl sağladıklarının, kimliklerinin, dininin, ırkının, kökeninin ne önemi vardır. Diyelim kaçakçı onlar, devletin vergisinin vergisini aldığı malları başka ülkeden ucuza kaçak getiriyorlar ne olmuş, kaçakçılık suçunun cezası ne zamandır bombalanarak öldürülmek, sınır kimi yerlerde insanların evleri ile tarlalarını bile ayırabilir ne olmuş kaçak geçmişlerse sınırı, insan öldürülür mü bu yüzden. "Ama teröristti onlar", "Teröre parasal kaynak sağlıyorlardı" ne denir bilmiyorum ki, yarısından fazlası çocuk bu insanların yahu, devlet olarak sen silahlı teröristi bile sağ yakalayıp yargılamak durumundasın, uçakla bombalamak yerine. Terörün para kaynağı bu insanların yaptıkları kaçakçılık mıdır sadece, daha büyük para kaynaklarını nasıl sağladıkları bilinirken bu yüzden suçlanır mı o insanlar, yahu bi düşünün öldürülür mü? (Dünyada terör gerekçesiyle tutuklu bulunan insan sayısı toplam 35.117. Türkiye'de aynı gerekçeyle tutuklu olan insan sayısı 12.897! Yani bu memleket dünyadaki toplam "teröristin" üçte birini barındıracak kadar mı çıldırmış? 'Ece Temelkuran')(http://www.odatv.com/n.php?n=keyfiniz-yerinde-mi-2311111200). Diyorsak ki hata uluderede olan, devlet insanını katleder mi hiç? Böyle vahim, feci bir hata, görev başındakilerin görevlerini yapamadığı anlamına gelmez mi? Vatandaşının en temel hakkını elinden alıyorsun ama görevini yapmaya devam ediyorsun, mümkün olmamalı. Devlet yönetiminden sorumlu olan insanların ilk tepkileri hatanın üzerini örtmek, olayı unutturmak adına işi kine, nefrete dökmek oldu, olay sonrası ilk grup toplantılarının izlenmesi gerekli. Lütfen ön yargılarınızı bir kenara bırakıp, konuşmaları kimlerin yaptığına, ses tonlarına takılmadan, daha önce neler söylediklerini de boş verip, bu olay üzerine yaptıkları konuşma içeriklerine bir bakın. (http://www.youtube.com/watch?v=MSrF5ngmegw)(http://www.youtube.com/watch?v=uRNt5qltLiM)(http://www.youtube.com/watch?v=orJT0AS6_fI) insani açıdan bakabileni anlamış olmanızı umuyorum. Uludere olayı ile ilgili bir yazı, farklı bakış açıları iyi gelir (http://www.radikal.com.tr/Default.aspx?aType=RadikalYazar&ArticleID=1074485&Yazar=CEVDET-ASKIN&Date=04.01.2012&CategoryID=98). Yakınlarını kaybeden insanlara tazminat ödenmesi gündemde, evlatları, canları hayattan koparılmış geride kalanların mağduriyetleri giderilmeli tabi bir şekilde, yalnız bu hem öldürürüz hem de kan parası öder gibi tazminatını veririz yaklaşımı tüyler ürpertici. Önce sorumluların ortaya çıkarılması gerekir, kendinizi eşini, çocuğunu kaybetmiş o anne yerine koyabilirseniz bir koyun da düşünün, para umurunuzda olur mu, ki zaten önce sorumluların bulunmasını istemişler. Tabi hemen hırçın yürekler, acımasız yürekler "kaçak aileye, şehit ailesinden daha fazla tazminat verilir mi" diye düşündüler. Devlet kendi elleriyle mağdur ettiği bütün ailelere karşı sorumluluğunu yerine getirip, sorumluları yargılamalı, bir daha başka ölümler olmamasını sağlamalı hem asker hem sabi, para bu kanayan ailelere merhem olmaz zaten, bırakın kıyas yapmayı. Uluderede 19 çocuk öldürüldü, devlet tarafından.

-Ara verilebilir-

19 Ocak 2007
Hrant Dink, Bu ülkede ermeni olduğu için öldürüldü, ermeniler ve türklerin, kökenleri ne olursa olsun yüzyıllardır anadoluda yaşayan insanların, kendini nasıl tanımlıyor olursa olsun, türk, kürt, ermeni, rum, laz bir arada yaşamasını istediği, yaşayabilmesi gerektiğini söyleyediği için öldürüldü, hem de tehditler aldığı egemen güçler tarafından bilinirken, eylemi yapacak silah bile bilinirken öldürülmesine göz yumuldu. Önce yine ön yargılarınızdan bi izin isteyin, hiç bişey olmayacak bi izin versin de Hrant Dink'i biraz tanıtmaya çalışayım size yazıları, konuşmaları üzerinden.(http://www.hrantdink.org/?HrantDink=11),(http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalYazar&Date=19.08.2010&ArticleID=1014385),(http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=166485) "Yazılarında fikrini özgürce söylemiş, fikri yüzünden kimse öldürülmemeli" yaklaşımı bile yetersiz Hrant Dink için, çünkü öyle bir anlam çıkarılabilecek bir yazı yok ortada. Davası da henüz bir sonuca vardı, karar örgüt şüphesinin olmadığı, silahı ateşleyenin ve azmettirici bir ağabeyin cezalandırılması şeklinde oldu. Egemen güç "katil 32 saat sonra yakalandı" diyerek sorumluluğunu yerine getirdiğini söylüyor, ama dava sürecindeki gelişmeler, deliller, cinayet öncesinde yakalanabileceğini gösteriyor katilin. Katilin yakalanması sonrası dönemin emniyet müdürü "Milliyetçi duygularla bir gencimizin işlemiş olduğu bir cinayettir, örgüt şüphesi yoktur" diyerek hükmü vermişti bile ki kendisi şimdi valilik yapmakta. Karakolda kahraman gibi fotoğrafları çekildi silahın. En büyük sorumluların terfi ettiği, koltuk ısıtmaya devam ettiği yıllar geçti. Bilmiyorum hakikati öğrenmeye çalıştınız mı ya da yazılarını okudunuz mu hrant dink'in, tam aksi şeyler söylerken, söyledikleri şeyler tam aksi şekilde nasıl anlaşılabiliyor aklım almıyor. Lütfen anlamaya çalışın (http://www.youtube.com/watch?v=w6RBnvOIchI). Anadolu insanı kimdir onun için de şunu izleyiniz (http://www.youtube.com/watch?v=0rwM1_HUk0Q). İnatla anlaşılmak istenmeyen o ünlü söylemi de yazmadan önce insanların içindeki nefretten bahsetmek gerekli, bir yazıyı ya da yazı dizisinin tamamını okumadan, yazıdan cımbızla çekilmiş bir cümle üzerinden, yazıyı yazan o insandan nefret etmek, öldürmek ne demek. Konuşmalarını kırparak tam aksini söylediğine inandırmak insanları, büyük bir kötülük. Benzer bir çarpıtma söylem üzerinde de yapıldı ve söylem yıllardır anlaşılmak istenmiyor. "hepimiz Hrant'ız, hepimiz ermeniyiz" haykırışı, ermeniyiz kısmına indirgendi. Bir çoğunluk var ülkede ermeni kelimesinden bile nefret eden, bir küfürmüş, bir hakaretmiş gibi algılayan, karşı sloganlar üreten, esas küfürleri bu söylemi kullanan insanlara eden, "ermeni değil türküz" diyen "Türkiye türklerindir" diyen. Hepimiz x'iz demek ancak x kimliği mağdur, hor görülmüş, dışlanmış, ayrımcılığa uğramışsa dayanışmacı bir anlam içerir. Azınlık karşısında çoğunluk olarak haykırmaya gerek yoktur. Bu söylem sahiplerinin kimliklerinin bir önemi yoktur, bu söylem sonuna kadar dayanışma amacı ile söylenirken nasıl olur da anlaşılmaz. Bu söylem ilk kez dile gelmemiştir bu arada. İkinci dünya savaşı sırasında Almanya'da egemen güç nazizmin yahudi insanlarına yaptıkları zulüm sonrası vicdanlı her insan çıkıp sokaklara "hepimiz yahudiyiz" demiştir. Ezilenin yanında olmak demektir bu söylem, beyazların arasında ezilen zenciyiz demektir, siyahlar arasında ezilen beyazız demektir bu söylem, başı açık olanlar arasında ezilen başı örtülüyüz demektir bu söylem ne olur anla, başı örtülüler tarafından ezilen bir başı açık olursa da başı açığız demektir. Ülkede bu konuda acıdan bol bir şey yok, Sivas Katliamında 2 Temmuz 1993'de Madımak Oteli'nin içinde olmaktır, dışında değil. Homoseksüel olmaktır heteroseksüeller arasında ezilen, travesti olmaktır bir garip nefretle öldürülen, tecavüz edilen 13 yaşındaki kızın yanında olmaktır, utanmasını engellemeye çalışmaktır, Uludere'de öldürülen çocuk olmaktır. Sırf kendi gibi olmayana, farklı olana, egemen güçle aynı fikirde olmayana duyulan nefrete karşı çıkmaktır bu söylem. Ne kadar geniş, dayanışmacı bir söylem olduğunu anla ve senin ne kadar sığ yaklaştığını bu söyleme gör istiyorum. Daha çok çarpıcı şeyler var yazıyı derli toplu tutmak zor geliyor, mesela Hrant Dink Cinayetinin aydınlatılmasını isteyen Nedim Şener ve aynı davada yargılanan Ahmet Şık için görülen dava, hani bombadan tehlikeli kitapların olabileceği söylendi o dönem. İki gazetecinin savunmalarına bi bakılmalı. (http://www.habervesaire.com/news/nedim-sener-dink-davasini-karartmak-icin-beni-yargiliyorlar-2211.html),(http://www.habervesaire.com/news/ahmet-sik-bu-talimatlar-bana-vahiyle-mi-geldi-2210.html).

-Ara verilebilir-

Ülkede o kadar üzücü ölümler, adaletsizlikler, faili meçhuller var ki, herbiri için yürümeye ses çıkarmaya kalksan, başka bir şey yapamaz olursun, yürümekten, bağırmaktan, onun için kıyaslama yapmak, "orda vardın şurda niye yoksun" demek yerine nerde bir adaletsizliğe karşı ses çıkaran varsa yanında olman gerekmez mi, bir acı ölüme, öldürülen aydının katilini bulmamış devlet adaletsizliğine ses çıkaran vicdanlı insan, senin kıyasladığın diğer anma yürüyüşlerine niçin katılmak istemeyecek biri olsun, emin ol katılsın ya da katılmasın o insanların yanında o. Bütün faili meçhul ölümler aydınlatılmalı ve bu ülke insanlarına kıymamalı artık. Ocak ayı sanki özellikle seçilmiştir insanları öldürmek için, bir çok faili meçhul katledilmiştir ocak aylarında.

İnsanın dünyaya gelmesi, bir tercih, bir istek sonucu olmaz, yani hiç birimiz yaşamak istediği için doğmuyor. Milyonlarca benzeri arasından birinci gelerek, bir kazanan olarak doğuyor. Ama bu kazanan birey nasıl bir çevreye doğacağını seçmek gibi bir lükse sahip değil, şu ülkede, şu ırktan, şu kadar gelirli şu anne babanın çocuğu olarak, şu renk gözle, şu cinsiyetle, şu cinsel yönelimle, şu dini inanışla doğayım gibi bir seçeneği yok hiçbir insanın, canlının. Karakter şekillenmesi ise bambaşka etkenler sonucu olur, bir kötü insan tanımı düşünün, insan yaptığı kötülüklerden sorumludur, ancak insanın cinsiyeti, ırkı sorumlu değildir kötülükten. İnsan doğduğu çevresel faktörlerin içerisinde şuça yönelebilir itilebilir ama benim demek istediğim tam olarak şu, bir insan türk, kürt, ermeni ya da müslüman, hristiyan olduğu için kötülük yapmaz. Kadın, erkek ya da heteroseksüel, bi seksüel olduğu için suç işlemez bir insan. Karakteri kötülük yapmak üzerine geliştiyse, kin, nefret varsa içinde kötü davranışlar sergiler. Genellemeler kötülükleri sahiplerinden çıkarıp, o cinsiyete, o ırka, milliyete aitmiş gibi gösterdiğinde büyük problemdir. Bir katilin doğduğu bölge üzerinden, bütün o bölge insanlarının katil olduğu, bir teröristin milliyetinden olan bütün insanların terörist olduğu düşüncesi zalimce. Bu fikirleri benimseyerek yüreklerde kin ve nefretin büyümesine izin vermemek gerek. Bir insan kimliği, cinsiyeti, cinsel yönelimi nedeniyle aşağılanmasın, hor görülmesin, öldürülmesin. Kin ve nefretin milliyeti, cinsiyeti olmaz. Tarihte şunlar bize şunları yaptı, bunların hepsi böyle türü milletler üzerinden bir çıkarımı anlayamıyorum, o zaman henüz doğmamış bir insanı bu çıkarım üzerinden şu gün o acılar üzerinden yargılamak nasıl mümkün olur, devlet ilişkileri ile insan ilişkileri bir midir.

Son olarak kin ve nefret besleyen insanlar üzerine bir şeyler yazayım. Üzüntü duymuyorsun ya acıya, empati kurmuyorsun ya senin gibi olmayanla, düşünmeyenle, bu ülke bölünmez diye bağırırken aynı acıya birlikte üzülmüyorsan zaten bölünmüştür ülke duygularda, ki bütünlük duygularda başlar. Acının milliyeti olmaz. Irkçılıktır kinle beslenen ve insan ilişkilerinin en azılı katilidir.

18 Ekim 2008 Cumartesi

Oyungezer artık yürüyor

Zaman çok hızlı geçiyor, 12. sayısı çıkmış dergimizin, benim vefasızlığımla burası da böyle kalmış. Birinci yılını dolduruyor Oyungezer, artık daha az karıştırır olduk derginin ismini Level ile, arkadaş sohbetleri koyulaşmışken ağzımızdan kaçıverirdi, "Level" diye, tamam belki de sadece benim :). Ama artık Oyungezer'i içselleştirdik, oyunlarla pek ilgilenmeyen arkadaşlarımıza bile "oyungezer nasıl gidiyor" diye sordurduk, okul marketimizde satılmazken, satılmaya başlamasına katkı sağladık, gerçi sanırım yalnız iki tane vardı, Gord10'un ve benim almış olduğumuz, ama yanılıyorumdur herhalde =).

Evet, evet artık yürüyor Oyungezer, 1 yaşına giriyor, kutlu olsun hepimize, nice senelere...

Yeni hâli ile kadro ve büyüyor;

Serpil Ulutürk
Sinan Akkol
Tuğbek Ölek
Ali Sezgin
Emin Barış
Erce Güven
Eren Okka
Eser Güven
Giray Özil
Göker Nurbeyler
Göktuğ Yüksel
Güven Çatak
İpek Cevahir
Kaan Alkın
Mehmet Kentel
Mert Hakkı Bingöl
Olgay Ertez
Volkan Turan
Yiğitcan Erdoğan
Erden Gümüşçü
Orçun Alp
Berkant Akarcan
Yusuf Ustaoğlu
Damla Pınar Gök
Faruk Furkan Akıncı
:
:
:

22 Eylül 2007 Cumartesi

Oyungezer


Ne kadar üzülmüştük ilk başta, Level dergisi el değiştirip önde gelen yazarlarımız yollarını ayırma kararı aldıklarında. Ama yeni bir derginin haberiyle heyecanlandık ve heyecanımız büyüyerek devam ediyor, artık ismi de belli olan bir dergi "Oyungezer". İsim tanıdık, Serpil Ulutürk'ün köşesinin ismi, onun deyişiyle "kocaman" bir dergiye isim oldu. İşte şimdi sevinçliyiz, yeni bir dergimiz var artık alınmaya değer ve kadrosu da şu şekilde;
Sinan Akkol
Berkant Akarcan
Erce Güven
Erdem Madaralı
Eren Okka
Eser Güven
Göker Nurbeyler
Göktuğ Yüksel
Güven Çatak
Jesuskane
MegaEmin
Mehmet Kentel
Olgay Ertez
Serpil Ulutürk
Tuğbek Ölek
Volkan Turan
Erden Gümüşçü
Serkan Korkmaz
Ayrılan yolda güzel bir yolculuk bekliyor bizi, yolumuz açık ve uzun olsun.